top of page

Özgür insan nasıl bir kimliktir? Nasıl yorumlanabilir?


Doğayla savaşımında birey olarak insan, hayatta kalabilmek, kendisine bu anlamda pratik fayda sağlamak ve son çözümlemede doğada olan biteni anlamak için, pratikle sınanmış ve bilimsel olarak tutarlı deneyim ve gözlemleriyle, doğadaki olaylar üzerinde öngörülerde bulunur, hayatta kalabilmek için önlem alır.


Gözlemden ve canlı algılamadan, soyut düşünceye ve oradan da pratiğe; nesnel gerçekliği bilmenin diyalektik materyalist* yolu budur.


Bu süreçte özdeksel olan, düşünsel olana dönüşür, ama düşünsel olan da, özdeksel olanla denetlenip, doğrulanır ve özdeksel olana uygulanır. Bu süreci kavrayabilen kimliktir özgür insan...


Özgürlük, zorunlukların kavranmasıdır. Bu bilinçli kavrayış; insan olma süreci ile eş zamanlı ve eş güdümlüdür.


Maddenin ve olayların nesnel olarak gözlenen, hareket, değişim, gelişim ve oluşumlarını, yorumlarken, bilimsel bilgi ve bakış sürecini benimseyen kimliktir özgür insan.


Bu süreç insana kişiliğini ve iç özgürlüğünü kazanma olanağı verir. Bu olanaktan yararlanmasını bilenler kendi evrimlerini sağladıkları gibi toplumlarını ve insanlığı evrimsel doğruya yöneltebilirler.


Toplum içinde birey olarak insanı irdelediğimizde, toplum ölçeğinde edindiği düşüncelerle, fikir ve kanaatlerle evrene baktığını görürüz.


Düşünce, insana kişi olarak doğuştan gelmiş gizli bir güç değildir. Toplumdan gelmiş bir niteliktir. Fikirler gökten inmemiştir. Öyle ise, insanın düşüncesi, ister istemez, içinden çıktığı toplumun damgasını taşır.


İnsanın şu veya bu fikri benimsemesi, içinde yaşadığı topluma göre şekillenir. Düşünce, sosyal çevreye ve koşullara uyar.


Eğitim yanlışlıkları, toplumsal koşullanmalar, boş inançlar ve ideolojik hegemonya ile panoptikona* hapsedilmiş bir varoluşun belli belirsiz bir algısıdır bu.


İşte bu yüzden, insanın toplum üzerine olan izlenimleri, sosyal bir damga taşır.


İnsan, toplumdan aldığı imkanlar ve müsaadeler ölçüsünde görür, duyar, sezer, kavrar.


İnsanın görmesi, kişi gözüyle olmaktan çok, toplumun ona verdiği düşünce yordamı ve düzeyi ile belli olur.


İnsan evreni sosyal gözü ile görür.


Bu sosyal gözü manüpüle eden egemen güç;

  • Milliyetçi söylemlerle coşturup,

  • Silahlı güç ile sindirip,

  • Aidiyet duygularını sömürüp,

  • Kahraman ve idollerle davranış biçimlerini kalıplaştırıp,

  • Sınırlarla ve ulus devletle diğerlerini ötekileştirip,

  • İç ve dış mihraklar tanımlayarak, paranoyaklaştırıp,

  • Düşman ve/veya hayali düşmanlarla ürkütüp,

  • Din ile afyonlayıp,

  • Tevekkülle boyun eğdirip,

  • Takva ile korkutup,

  • Finans araçları ve mülkiyet ile köleleştirip,

  • Adaleti mülkün temeli olarak yasalaştırıp,

  • Medya ve kitle iletişim araçlarıyla, ya tam bilgisizleştirip ya da bilgi patlaması şeklinde, bilgiyi sıradanlaştırarak,

Apolitik, bağnaz ve iğdiş edilmiş, yoz kafaları yönetir.


Ancak egemen gücün açmazı, iktidarını mutlaklaştırdığı ölçüde tutarsızlaşmasındadır. Temel çelişki budur. Bu temel çelişkiyi kavrayan kimliktir özgür insan…


Kendisi için bireye bakıldığında ise, yolculuktur yapılan, aslında bir gezidir…


Ama aylak bir turist gibi değil... sadece bakmak için, almak için, tüketmek için değil, bir önder, bir rehber eşliğinde değil, güdümlü değil…


Bir seyyah gibi... Görmek için, vermek için, üretmek ve sorgulamak için. Başsız, hesapsız, kendiliğinden ve içinize doğru yaptığınız çıkarsız bir gezi.


Ve bu gezi; korku duvarını aşmak, yüzleşmek, kendini bulmak, olmak ve özgürleşmek çabasıdır son çözümlemede.


Diyeti ağır olabilir, türlü engelle, fesatla, hayınla* karşılaşabilir, soluksuz kalabilirsiniz. Gözleriniz yaşarabilir. Ama bir şey öldürmüyorsa güçlendirir.


Özgürlüğün değerinin, özgürlük için ödenecek diyete değdiğinin ayırdında, bu bilgelikte ve gözüpekliktedir özgür insan…


“Milletim nev-i beşerdir, vatanım ruy-i zemin.”

-"Milletim insan türüdür, vatanım yeryüzü.”- diyebilmektir.


Kimliğini tanımlarken; insan olmaya çalıştığını, başkaca da bir şey olmadığını söyleyebilmek... Aslolan budur.


Dinsel, ulusal, siyasal ideolojilerin, sayısız kişisel inanç, kanı, önyargı, alışkanlık ve koşullanmışlıkların kuşatması altındaki insanın özgürleşebilmesinin koşulu, egemen üst yapı kurumlarına ait olan ve bireye dikte edilen, gerçekliği kendinden menkul bu kavramları sorgulamak, yadsımak ve hem şimdi hem de aydınlık bir gelecek için laik, bilimsel ve insancıl sentezler üretmektir.


“İntihar değil, teslimiyet hiç değil, direnmek ve dayanmak gerek.” diyebilen, yabancılaşmamış bir kimliktir özgür insan…


Featured Review
Tag Cloud
Henüz etiket yok.
Kategoriler
bottom of page