top of page

Güven, Umut, Sevecenlik

“Kendimize öncü ve yol gösterici arıyoruz.”

“…Öncü size neyi gösterecek?”

Durum ve çaresizlik insani, yanıt olarak verilen soru, bilgece. Öncüden ne bekliyor ve ne umuyorsun? Sana, sende olmayan neyi verebilir?

Yaşamı karmaşadan, sürdürülebilir düzene (ordo ab chao) dönüştürmek için, ancak ve ancak, evrene yaygın bir dayanışma ve kardeşlik duygusu bize önderlik ettikçe amacımıza ulaşabiliriz. Güven, umut ve sevecenlik bize yol gösterebilir.

Öncü ve yol gösterici, bir kişi veya elit bir grup değildir ve olmamalıdır.

Bu bağlamda; güven, umut ve sevecenlik tanımları, Laiklik, Bilimsellik ve İnsancıllık ilkelerinden bağımsız olarak yorumlanamaz ve içselleştirilemez.

Aşkın bir güce değil akla, yaşadığımız dünyaya değgin maddi gerçeğe ve bilimsel bilgiye “Bilimsel yönteme güvenin.”

“Kendinize ve dostlarınıza güvenin.”, “İnsanlara güvenin.”

Bilinçli bir özgüvenle; evrensel kardeşliğin değerine ve toplumsal yaşamda barış ve mutluluk paylaşımına güvenin. Başka bir dünya ancak böylece mümkün olabilir.“İnan” yerine “güven”in imlendiği bu değişimi kavrıyor ve benimsiyorum.

“Bilimsellikle desteklenen sabırlı bir çalışmayı içermeyen beklenti, umut değil ancak düş olabilir.”

Çünkü; iyinin, güzelin ve başarının gerçekleşmesine ilişkin edilgin bir beklenti, maddi dünyaya müdahil, olgusal akışı keyfi şekilde değiştirebilen aşkın bir gücün, dünyadaki iyiyi ve kötüyü kendi ajandasına göre yönettiğini düşünmek olur ve son çözümlemede de kaderci bir dizgeye yönlendirir. Aslolan, sadece ve ancak bilimsel, özgür, kararlı ve tutarlı emektir.

…yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin, hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil, ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için, yaşamak yani ağır bastığından…

Dizelerindeki emek gibi bir emek, umudun kaynağı ve sevecenliğin gerekçesi olabilir.

“SEVECENLİK”, şefkat ve tolerans içeriyor. Özdeksel bir yararlanmaya ve çıkara değil düşünsel bir dayanışmaya, sınıfsız bir paylaşıma vurgu yapıyor. Duyuş, düşünüş ve davranış olarak benden farklı olan ile, aramdaki bu farklılığa rağmen birlikte olabilmek… Farklılıkları ayrıştırıcı, sınıflaştırıcı ve ötekileştirici olarak görmemek.

Sadece doğuştan gelen değil, sonradan edinilen niteliklere ilişkin ayrımcılıktan da sakınmak... Bireysel ve toplumsal varoluşumuzun teminatı budur.

Ancak, insana ilişkin her etkinliğin genel yönelişini zaman ve yerden bağımsız olarak, tarihsel nedensellik ve toplumsal yasalar belirler.

Bu anlamda;

toplumu ve insan ilişkilerini incelerken tarihsel maddecilik ve onun üretim ilişkileri fonksiyonu,

insanı ve doğayı incelerken de maddeci diyalektik kopmaz bir şekilde birbirine bağlıdır. Güven, umut ve sevecenliği bu bağlamda irdelemek ve değerlendirmek gereklidir.

İnsanların ortaya koydukları düşünceler ve duygular değişik ve çeşitlidir. Fakat hepsi bilim, akıl ve bunların erdemlerle birleşmesinden doğan bilgelik yolunda birleşir. Buna dair “UMUT”um var.

İyi düşünürsek, herkesin kendine özgü bir evreni olduğunu anlarız. Ama şunu da anlarız ki; evrende geçerli tüm yasalar, kendi benliğimizde tanıdığımız yasalarla özdeştir. Bunu somutlayan maddeci diyalektiğe “GÜVEN”im var.

Bütün, yalnız parçalarının toplamından oluşmaz. O, parçaların karşılıklı etkileşiminden doğan yepyeni bir niteliktir.

Güven, umut ve sevecenlik, kendilerinden daha büyük bir bütünün parçası olan bütüne işaret ediyor. Her biri insanlarca tek tek deneyimlenmiş bu kavramlar, birbirinden yalıtık ve tek tek değil, bir arada ele alınmalıdır.

Birlikte üretilecek bir ortak akla güvenim, bunun oluşturulabileceğine ve sevecenlikle paylaşılabileceğine ve öncü bulacağımıza değil öncü olacağımıza dair umudum var.

Umudum tükenmeye başladığında güvenim, güvenim törpülendiğinde umudum beni ayakta tutuyor. Çünkü,“Doğa ateşle yoğunlaşır, olgunlaşır.”

KAYNAKÇA:

Felsefe Tarihi

Ahmet CEVİZCİ

Felsefe Sözlüğü

Orhan HANÇERLİOĞLU

Yaşamaya Dair (Şiir)

Nazım Hikmet RAN


Featured Review
Tag Cloud
Henüz etiket yok.
Kategoriler
bottom of page